Skip to main content

19. yy’ın büyük besteci ve piyanistlerinden birisi olan Franz Liszt, kişiliği ve entelektüel birikimi ile dikkat çekici bir sanatçıdır. Entelektüel birikimini özellikle geç dönem eserlerinde (Weimar yılları) belirgin şekilde gözlemliyorum. Bu dahi bestecinin eserlerini dinlerken, analizsel yaklaştığımızda bazı bağlantılar bulabiliriz. Edebiyata olan merakı, müziğinde de bazı tutarlılıkları beraberinde getirmiş olabilir. Bazı temalar, ton geçişleri, belli karakterleri ya da olay akışını tasvir ediyor olabilir. İyi besteciler her zaman eserlerinde gizli anlamlar da yaratmıştır. İlk bakışta göremediğimiz, belki zaman içinde, belki birinin bizi aydınlatması sonucu algılayabileceğimiz bu ince detayları sorgulamak gerekli.

Örneğin;

Franz Liszt’in, içinde ölüm temasına yer verdiği eserlerinin “es” ile başlaması dikkatimi çekti. Bu bir tesadüf de olabilirdi, belki de bu es, müziğin küçük ama epey anlam barındırabilen detaylarından birisiydi.

Baktığımızda, Liszt’in piyano ve orkestra için yazdığı Totentanz (S. 126) müziği, es ile başlamıştır. (Toten, almanca dilinde ölüm anlamına gelir, tanz ise dans demektir.) Bu ölüm dansının ana teması Dies Irae (mahşer teması) üzerine kurulmuştur ve orkestra ile piyano bu temayı çeşitlendirerek bize farklı renklerde sunar. Bir Gregoryan ilahisi olan Dies Irae temasının bulunduğu bu eserin es ile başlamasının haricinde Re minör tonda olması ve çoğu bestecinin yazdığı “Requiem” (Ağıt / Ölüler için anma) eserlerinin de Re minör’ü barındırması, bu tonun da ölüm ile bağdaşan bir yanını gözler önüne seriyor. Dies Irae temasının orijinal notasyonuna baktığımda da bu tonun zaman içinde değişmediğini, temanın aynı kaldığını görüyorum. Tabi ki, bu temanın yaratıldığı yıllarda Re minör tonu, şu an bizim duyduğumuz Re minör ile aynı tınlamasa da, bu durum o tonun varlığını yalanlamaz.

 

Franz Liszt’in bir diğer eseri “Funerailles” (S. 173, No.7) da es ile başlamaktadır. (Fransızca olarak adlandırılmış bu eser, ingilizce “funeral”, türkçe olarak “cenaze” anlamına gelir.) 1849’un Ekim ayında, Macar Devrimi (1848-1849) sonrası yazıp bitirdiği bu ağıtsal eseri de, savaşın ve ölümün karanlık etkisini bizlere sunuyor. Eserin yazıldığı Ekim 1849 tarihinde Frederic Chopin’in ölümünün ardından, kimilerince Chopin’i de anmış bulunduğu “rivayet” edilen (aslında yanlış bir bilgidir, Macar Devrimi’nin güçlü etkisi sonrası 3 arkadaşına ithafen yazmıştır; Prens Felix Lichnowsky, Kont László Teleki ve Macaristan Başbakanı Kont Lajos Batthyány) bu eserin de es ile başlaması gerçekten dikkat çekici.

 

Liszt’in meşhur Si minör piyano sonatı da (S. 178) es ile başlamaktadır. İlk halini 1849 yılında tamamladığı ve daha sonrasında 1853 yılında Weimer’da son şeklini vererek, R. Schumann’a ithaf ettiği bu sonatın, Goethe’nin Faust oyunu ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz. 1857’de tamamladığı Faust Senfonisi ile benzerlikler taşıyan bu eser, gerçekten bir başyapıttır. Tek bölümlü, uzun soluklu bir sonattır. Eserin içerisindeki 3 ana karakterin [Faust, Margarete ya da diğer ithamıyla Gretchen (Little Greta) ve Mephistopheles] kişiliklerini tutarlı bir formda bize hissettiriyor. Bir trajediyi anlatan Faust oyununda, şeytanın bu iki insanı nasıl yoldan çıkardığını görürüz. Eserin daha en başında yer alan, sol notalarından sonra gelen, iniş halinde olan bir tema vardır. Bu temadaki hemen hemen aynı aralıklar ve ritmik kalıp, Liszt’in Dante Senfonisi’nin (Dante’nin İlahi Komedya’sı üzerine) ilk bölümünün içerisinde de gelmektedir. İlk bölüm, “Inferno” yani cehennemi tasvir ediyor. Mephistophele, şeytanın kendisidir, kuşkusuz bu iki eser arasında bir “cehennem” tasviri ortak noktası bulduğumuzu söyleyebilir miyiz? Yoruma açıktır.

Liszt’in es ile başladığını fark ettiğim bir başka eseri de Mephisto Waltz No.1’dir. Genellikle piyanistlerin fazlasıyla çaldığı, 4 Mephisto Vals arasından en meşhuru, No.1 “The Dance in the Village Inn”. İlk olarak orkestra için düşünülüp sonrasında 2 piyano ve ayrıca solo piyano için de versiyonları yazılan bu eser, adı üzerine Mephistophele karakterinin Faust’u köy hanındaki bir dansa sokmasını ve eğlenmelerini tasvir ediyor. Fakat ilginçtir ki, bu es ile başlama durumu sadece ilk vals için geçerli değilmiş. Sonradan fark etmiştim ki, aslında bu es sembolizmi tüm Mephisto Valsler (4 vals birden) için geçerliymiş. Bunu fark ettiğimde, bu es olayı kaçınılmaz şekilde gözümde sembolik bir hale büründü. Neden es? Neden ölüm temaları es ile başlıyor? Şeytan, öbür hayat, anıt, ağıt, ölüm ile dans, bunların es ile başlamasının sebepleri kanımca rastlantı değillerdir. Bu ufak sembolizmi, çok daha abartarak Beethoven’ın meşhur senfonilerinden biri olan 5. Senfoninin es ile başlayan ilk 4 notasına da yorabilir miyiz? Galiba o kadar değil! Bu sadece bir abartı olurdu… Ama Franz Liszt’in, müziklerine yerleştirdiği şifrelerden birisi olan bu es ile başlama durumu, artık sizin de dikkatinizi çekmeye başlayacak. Oldukça yoruma açık ve enteresan..